cittaslowturkiye.org Open in urlscan Pro
31.7.36.40  Public Scan

URL: https://cittaslowturkiye.org/tr/uye-kentler/
Submission Tags: falconsandbox
Submission: On September 26 via api from US — Scanned from DE

Form analysis 1 forms found in the DOM

GET https://cittaslowturkiye.org/tr/

<form role="search" action="https://cittaslowturkiye.org/tr/" method="GET">
  <input type="text" name="s" value="Start Typing..." aria-label="Ara" data-placeholder="Start Typing...">
  <span><i>Press enter to begin your search</i></span>
</form>

Text Content

Skip to main content


Menu
 * Ana Sayfa
 * Cittaslow
   * Üye Kentler
   * Cittaslow Hareketi
   * Türkiye Organizasyonu
   * Üyelik Süreci ve Kriterler
   * Sık Sorulan Sorular
 * Cittaslow Metropol
 * Haberler
 * İletişim
 * twitter facebook instagram email

Press enter to begin your search
Close Search


CITTASLOW TÜRKIYE AĞI

2009 yılında kurulan Cittaslow Türkiye ağının 25 üyesi vardır.

AHLAT


BİTLİS





Ahlat (Bitlis); Van Gölü kenarındaki sırtlardan birine yaslanmış olup, doğal
güzelliklerin fazlalığı ile tarihi çok eski olan bir ilçedir. Kuzeyinde
Malazgirt ve Bulanık ilçeleri, Batıda Muş ili, Güneyinde Van Gölü ve Tatvan
ilçesi ile Bitlis ili, Doğusunda ise yine Van Gölü ve Adilcevaz ilçesi
bulunmaktadır.

Ahlat coğrafi konumu ile doğu ve batı uygarlıkları arasında tarih boyunca köprü
durumunda olmuş, özellikle Türklerin Türkistan (Orta Asya) bölgesinden
Anadolu’ya göçlerinde en sağlam basamak, ilk durak, Anadolu’daki Türk
medeniyetinin ilk nüvelerinin atıldığı ve doğudan gelen Asya Türk harsının
Anadolu’daki ilk tezahürlerinin olduğu yerleşim yeridir.

Ahlat tarihte ipek yolu üzerinde günümüzde ise batı-doğu ve İran-Irak
bağlantısını sağlayan NATO yolu üzerindedir. Hemen hemen her şehirden Ahlat’a
karayolu ile ulaşmak mümkündür. Güney bölgelerden gelirken Diyarbakır-Ahlat
yolu, diğer bölgelerden gelirken Muş-Ahlat kara yolu kullanılmaktadır.Ayrıca
yurtdışı ve doğudan Van-Ahlat yoluyla şehre ulaşılabilir.Ahlat’a doğrudan hava
yolu bulunmamakla birlikte Van, Muş, Diyarbakır, Bingöl, Batman hava limanları
üzerinden Ahlat’a ulaşım sağlanabilmektedir.Van ve Muştan Bitlis’e servis imkanı
bulunmakta olup Ahlat ilçesine Muş havaalanı 110 km., Van havaalanı 200 km.
uzaklıktadır.



AKYAKA


MUĞLA





Akyaka’ya bağlı olduğu Muğla’dan geliyorsanız, cenneti görmeye hazır olun. Deniz
seviyesinden 671 metre yükseklikteki Sakar geçidinden, çam ormanları arasından
dönerek aşağı inerken sürprizlere hazır olun. Bir yanda rengarenk güzelliğiyle
Gökova ovası, bir yanda mavi yolculuğun değişmez adresi Gökova Körfezi tüm
muhteşemliği ile serilecek gözlerinizin önüne. Yanınızda yörenizde yemyeşil çam
ormanları, gözünüzün alabildiğine Gökova körfezinin dantel gibi işlenmiş
koyları. Dağları geride bırakır bırakmaz hemen sağa dönüldüğünde Gökova
sahilinde yer alan gerçek bir tatil cennetine, Akyaka’ya varacaksınız.

Doğal güzelliklerinin yanında, binlerce yıldır Güney Batı Anadolu’da yaşayan
çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi dokusu, değişik mimarisi,
denizden her daim esen ılık meltem rüzgarları büyüleyecek sizi. Sırtını
yasladığı dağların eteğinde Gökova Ovası ile kucaklaşarak Gökova Körfezi ile
buluşan Akyaka, bu konumu ile mutlaka görülmesi gereken bir huzur sığınağı.

Mimarisi son derece özellikli. Akyaka evlerinin her biri diğerinden güzel
bahçelere sahip. Begonvillerin sarmaladığı bu şirin evler dantel gibi işlenmiş
ahşap oymalarla süslü. Akyaka evlerinin mimari tarzı Ulalı Sanatçı Nail
Çakırhan’a ait. Ula’nın eski evlerini örnek alarak, Akyaka’da bu mimari
özellikteki ilk evi kendine yaptı ve bu çalışmasıyla Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü
aldı. Doğayla uyum içinde yaşam süren ve Akyaka’nın en büyük özelliklerinden
biri olan bu şirin evlerde kendinizi bir masal diyarında hissetmeniz işten bile
değil.

Akyaka’nın hemen yanı başından ağaçlar ve sazlıklar arasından süzülerek Gökova
Körfezi’ne akan Kadın Azmağı doğal bir akvaryum gibi. Buraya yürüyerek veya
teknelerle de ulaşıp, gezmeniz mümkün. Azmağın serinliği, şiirsel güzellikteki
su altı bitki örtüsü, elinizle tutuverecekmiş hissine kapılacağınız balıkları,
kaplumbağaları, üzerinde süzülen ördekleri ve sevimli su sumarları(lutra lutra)
yörenin doğal dokusunu yaşatıyor.

Azmak kenarında birbirinden güzel ve şirin çeşitli restoranlar bulunuyor. Sabah
kahvaltısından başlayarak gece geç saatlere kadar hizmet veren bu restoranların
tabii ki olmazsa olmazı deniz ürünleri. Burada benzersiz doğal güzellikler
arasında Akdeniz ve Ege balıklarını tatmanın, ekmeğinizi azmaktaki balıklar ve
ördeklerle paylaşmanın keyfine varacaksınız.

“Gökova” ovasının sazlıklarına gelen değişik türdeki göçmen kuşlar, leylekler,
flamingolar ve pelikanlar size ömür boyu unutamayacağınız bir görsellik sunacak.
Bu sazlıklar bahar aylarında kuş gözlemi yapan meraklıların akınına uğruyor.

Akyaka’nın incecik, sapsarı ve tertemiz kumlu plajında sakin bir tatil günü
geçirmeye niyetlendiyseniz kumsalın hemen arkasındaki çeşitli kafe ve
restoranlardan yiyecek ve içeceğinizi temin edebilirsiniz. Sahilden itibaren 2
yüz metre sığlığı devam eden masmavi denizini kulaçlarken bir Akdeniz Fokuna
rastlamanız ve birlikte yüzmeniz de mümkün. Bu plajın hemen yanında Orman içi
dinlenme tesisleri ve biraz ilerisinde Akyaka’nın gözdesi Çınar plajında da
bedeninizi Gökova Körfezi’nin masmavi sularına bırakabilirsiniz. Çınar plajının
Akyaka ile arası yaklaşık 3 kilometre. Çınar plajı yolu takip edildiğinde Akbük
Koyu’na oradan da Ören (Gereme Keramos)’a ulaşılabilir.

Akyaka’da her türlü motorsuz su sporu, tarih ve doğayla kucak kucağa orman
yürüyüşleri, kaya tırmanışları yapabilir, bisikletle çevreyi gezebilir, Sakar
Tepe’de yamaç paraşütünün adrenalin dolu büyüsünü tadabilir, azmak sularında
tatilinize kano heyecanını yaşayacağınız bir gün ekleyebilir, Bisiklet
turlarıyla çevre köylerdeki yerel kültürü keşfedebilirsiniz. Günlük gezi
teknelerinin düzenlediği turlarla da İncekum ve Sedir Adası’na gidip, Gökova
Körfezi’nin unutulmaz güzelliklerini yaşamınıza katmayı sakın unutmayın.



ARAPGIR


MALATYA





Kuruluşu MÖ. 15. yüzyıla kadar uzanan Arapgir, kayıtlara göre tarihi süreç
içerisinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyet harmanı ile
kültürel değerlerini günümüze taşımıştır. Kronolojik olarak Hattiler, Hititler,
Persler, Urartular,  Romalılar, Bizanslılar, İslam Uygarlıkları, Anadolu
Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı dönemini yaşamış Arapgir, tarihin
süzgecinden geçmiş, onlarca medeniyetten kalma birikimini günümüze kadar taşıyan
müstesna bir şehirdir.

Asur Ticaret Yollarının Uğrak Noktası

Tarih içinde kullanılan önemli yol ağlarının, çeşitli ticaret kervanlarının,
sadece uğrak veya konaklama yeri olarak değil, aynı zamanda ticaret merkezi olma
karakteri kazanmıştır. Tarihinde Arapgir ticaretinin can damarı olan ipekçilik
ve dokumacılık yanında farklı zanaat dallarının da geliştiği, kadim ticaret
yollarından miras kalan Arapgir.

Roma Lejyonu XII. Fulminata ve Anadolu’nun Bilinen En Eski Cemevi /Onar Köyü

Onar Köyü’nün geçmişini uzaktan yakına üç büyük tarihsel evre içinde görülüp ve
incelenir. Bunlar; Tarihöncesi (Neolitik ve Kalkolitik) yerleşmeler,
Hellenistik-Roma-Bizans yerleşmeleri. Selçuklu Dönemi Türkmen yerleşimci
(Kolonizatör) dönemleridir. Her döneme ait izler taşıyan köy kaya mezarları, 800
yıllık Anadolu’nun bilinen en eski Cemevi görülmesi gereken yerlerdendir.

Arapgir/Eskişehir Kültür ve Doğa Cazibe Vadisi

Arapgir; tarihi, kültürel ve doğal varlık potansiyelleri ile Malatya’nın ve
Yukarı Fırat Havzası’nın önemli bir durağı konumundadır. Toplam alanı yaklaşık
470 hektar olan ve Göz, Sekizsu, Osmanpaşa ile Serge Mahallerinden oluşan vadi
içerisinde toplam 25 tarihi eser, 8 tanesinde restorasyon çalışmaları yapılmış
17 tarihi yapı yer alır. Bunlar 1 kale, 5 cami, 1 zaviye, 1 han, 8 köprü, 2
hamam, 7 çeşmedir.

Coğrafi İşaretler ve Gastronomi Şehri Arapgir

Ünü itibariyle, kaynaklandığı yöre ile özdeşleşmiş ürünleri gösteren coğrafi
işaretler hem kendi üreticilerine ve yörelerine hem de ülkemize önemli ekonomik
katkılar sunar. Bu anlamda Arapgir’de konuya dair yapılan çalışmalar ile yöreye
özgü lezzetlere, üretilen ürünlere coğrafi işaretler alınmış ve bu çalışmalar
yeni devam etmektedir. Arapgir Köhnü Üzümü, Arapgir Mor Reyhanı, Arapgir
Dolaması, Arapgir Tandır Kebabı bunlardan bazıları.

Festival, Spor ve Adrenalin Tutkunlarının Doğadaki Evi Arapgir

Bağbozumu Şenlikleri, Uluslararası Kayaarası Kanyonu Fotokamp, Şeyh Hasan Onar’ı
Anma Etkinlikleri, Sarıçiçek Yayla Festivalleri ilçemizde yapılan farklı
içerikli festivaller.

Özellikle vadinin etrafını çevreleyen dağlık alanlar ve Kayaarası Kanyonu, kaya
tırmanışı ve kanyon geçişi sporları ile uğraşan kişiler için önemli bir
potansiyel ihtiva etmektedir. Vadinin farklı doğa sporları branşlarına uygun
yapısı, amatör ve profesyonellerin kullanabileceği alternatiflerin bulunması,
Eskişehir Vadisi’nin bir cazibe merkezi adayı.

Tarihi Taş Köprü

Geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan taş köprü Arapgir Divriği Karayolu’nun
batısında kalan Suceyn Köyü’nde olan Taş Köprü Arapgir’e 30 km uzaklıkta.
Göldağı’nı aşan yoldan ilerleyip, Karababa’da soğuk suyunuzu kana kana için.
Roma yol kalıntılarını görüp vadilerden aşarak yola devam edin. Aracınızı park
edecek alana ulaştı iseniz yaklaşık 1 km daha patika yoldan ilerlediğinizde
yüzyıllarca “Engin Suları Göğüsleyen Köprü” sizleri karşılar.

Arapgir’de Gezilip Görülecek Yerlerden Bazıları

Hastek Köyü Kaya Mezarları ve Yaşam Alanı, Konducak Saray Mezrası Kıral Kayası
ve Kilise Kalıntısı, ONAR KÖYÜ Roma Lejyonu XII. Fulminata Kaya Mezarlar ve
Anadolu’nun Bilinen En Eski 800 Yıllık Cemevi, Taş Köprü, Ormansırtı Köyü Kaya
Mezarlar ve Yerel Mimari Örnekleri, Eskişehir Vadisi tarihi ve doğal varlıkları,
Arapgir tescilli tarihi Konakları, Millet Han, Mirliva Ahmet Bey Camii, İpekçi
Sokak, Asım Külah Evi, Hacıemiroğulları Konağı ve 1071 Tarih Parkı bunlardan
sadece bazıları…,

Paşalar Diyarı Arapgir ve Çanakkale Savasının Kaderini Değiştiren Paşa Cevat
Çobanlı

Osmanlı dönemi yetiştirdiği paşalar saray kültürü ile Arapgir arasında bir köprü
görevi üstlenmiş ve bağlarını Arapgir ile hiçbir zaman koparmamıştır. Arapgir’de
dönemin paşalarının yaptırdığı camii, köprü çeşme ve hamamlar göz doldurur.

Arapgirli Cevat Çobanlı Nusret Mayın Gemisi’ne “26 mayını kıyıya paralel olarak
döşeme” emrini veren ve düşman gemilerini boğazdan geçirmeyerek tarihe
“Çanakkale Geçilmez” mührünü vuran Cevat Paşa, bu zaferden dolayı “18 Mart
Kahramanı” ünvanı ile anılır. Cevat Çobanlı Konağı ve Şakir(Çobanlı)Paşa Camii
ilçenin görülmesi gereken değerlerinden.

“Sarıçicek” Ortak Yayla, Ortak Kültür ve Ekonomi

Malatya’nın Arapgir, Erzincan’ın Kemaliye, Sivas’ın Divriği ilçelerinin kesişim
noktasında olan, Türkiye’nin en büyük yaylalarından biri “Sarıçiçek Yaylası”.
Tarım ve hayvancılıkla geçimi sağlayanların ortak kullanım alanı olduğu gibi
kültür, doğa ve yayla turizminin de kalbi konumunda. Tarihi “İpek Yolu”na ev
sahipliği yapan yayla, antik kalıntıları, 222 çeşit endemik bitki türü ve
lezzetli peynir ve balı ile de dikkat çeker.

Arapgir’de çiftçilik alanlarının büyük kısmında Köhnü Üzümü ve Mor Reyhan
üretimi yapılırken toprak yapısı ve iklim koşullarının elverişli olası ile
birçok tarım ürünü ve hububat da yetiştirilir. Yayla ve otlakların fazla
olmasından dolayı hayvancılık ilçenin önemli geçim kaynaklarından biridir.
Haftalık yöresel ürünler pazarı kurulmaktadır.

Yukarı Fırat Havzası Tarih, Kültür ve Doğa’nın Merkezi; Arapgir

Coğrafi işaretli tarım ve lezzet ürünleri (mor reyhan ve köhnü üzümü), doğal sit
alanları, tescilli dini ve kültürel yapıları, arkeoljik sitleri, sivil mimari
yapıları, köklü kültür yapısı ile turizm cazibe merkezi olmaya aday Arapgir.

Farklı İnanç Kültürlerinin Kardeşlik Türküleri Söylediği Şehir; Arapgir

Gündelik yaşamda Ermeni ailelerle komşuluk ilişkilerinde türküler, ağıtlar,
sevinçler, üzüntüler hep beraber yaşanmış bu topraklarda. Halen devam eden bu
kültürel zenginlik paskalya günlerinde daha da özeldir.

Tarih, Kültür ve Doğa Ziyaretçilerini Bekliyor

Kadim bir ticaret şehri olan Arapgir’den nice krallar, padişahlar, beyler,
paşalar gelip geçmiş. Şehrin hafıza katmaları, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine,
görülmeye değer, tabiat harikası bu şehrin insanları sıcak, samimi ve candan
sohbetleriyle tarihten kalan misafirperverliğini devam ettiriyor. Tarihin izini
sürenlerin ve tabiatı keşfetmek isteyenlerin mutlaka ziyaret etmesi gerenken bir
şehir ARAPGİR.

Rotanızı Arapgir’e mutlaka düşürün, pişman olmayacaksınız.



DADAY


KASTAMONU




Kastamonu il merkezine 34 km uzaklıktaki Daday’ın 60 köyü bulunmaktadır. 973 km²
yüzölçümüne sahip ilçenin toplam nüfusu 8.217’dir. Fatih Sultan Mehmet devrinde
Osmanlı topraklarına katılan İlçede 1891’de inşa edilmiş tarihi bir hükûmet
konağı vardır. Halkın büyük çoğunluğunu geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlar.


EĞIRDIR


ISPARTA





Isparta ili sınırlarında yer alan Eğirdir, her mevsim ve günün her saatinde renk
değiştiren Eğirdir Gölü, tapusu Eğirdir halkı tarafından Yüce Önder Atatürk’e
verilen Can adası, Türk Silahlı kuvvetlerinin Dağ Komando Okulu, dünyada eşine
az rastlanan Kasnak Meşesi ve Sığla Ormanları, Türkiye’nin en önde gelen Kemik
Hastalıkları Hastanesi, elması ve sadece Eğridir’de görülen Apollon Kelebeği ile
tarih ve doğa zengini bir ilçedir.

Eğirdir kentinin Lidya’nın son hükümdarı Kroisos (M.Ö.560-547) tarafından
kurulduğu ve ilk adının da “Krozos” olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de
Lidyalılar tarafından yaptırılmıştır.Romalılar döneminde ilçe Prostanna diye
anılmıştır. Yörede ilk Türk yerleşiminin 1071’den birkaç yıl sonra gerçekleştiği
sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçaslan 1204 yılında çevredeki
şehirler ile birlikte, Eğridir’i de Selçuklu egemenliği altına almıştır.
Selçuklular, sayfiye yeri olarak kullandıkları Eğridir’e doğal güzelliklerinden
dolayı Cennetâbad ismini vermişlerdir. 1391’de Eğirdir ve yöresi Osmanlı
egemenliğine girmiştir. Daha sonra Timur ve Karaman oğulları idaresine de giren
Eğirdir, Sultan II. Murat zamanında 1423’te tam olarak Osmanlı topraklarına
katılmıştır. Tanzimat’tan sonra ise Konya Vilayeti Hamit Sancağına bağlı bir
kaza olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Eğirdir, ilçe statüsünü
korumuştur.

İlçe iklim bakımından Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş
alanında yer almaktadır. Isparta-Konya-Adana devlet yolu üzerindeki Eğirdir
ilçesine yurdun her yerinden kolayca ulaşılmaktadır. İzmir-Aydın Demiryolunun
bir uzantısı olan Isparta Demiryolu Eğirdir’e kadar uzanmaktadır. Tarifeye bağlı
olarak Pamukkale Ekspresi, Göller Ekspresi, Posta Treni, Mototren
çalışmaktadır. En yakın havalimanı Keçiborlu ilçe sınırlarındaki Süleyman
Demirel Havalimanıdır.



FINIKE


ANTALYA




Finike ilçesi konum itibariyle Güney Batı Anadolu’daki Teke Yarımadası
yöresinde, Antalyaya bağlı , Akdeniz kıyısında olup,  Antalyaya karayoluyla
yaklaşık 114 km mesafededir.



M. Ö. 5. yüzyılda PHOINIKOS adıyla kurulmuştur. Antik dönemden bu yana önemli
bir liman kentidir. İsmi nedeniyle tarihçilere göre Fenikelilerin kurmuş
olabileceği düşünülse de; PHOINIKOS Grekçe “kızıl renkli at” veya “kızıl renkli
davar sürüsü” anlamına gelmektedir. Yöredeki hayvan varlığı ile uyum içerisinde
olan bu isim ve tarihi kalıntılar, yerleşimin bir Grek kurulusu olduğunu işaret
etmektedir. Finikede günümüze kadar bulunan tüm antik kentler Antik Likya
Kentleri Birliğine üyedir. Likyalılardan sonra Pers, Bizans, Selçuklu, Osmanlı
hakimiyetinde kalmıştır.

Ekonomisi başta meyve sebze, narenciye üretim ve ihracatı olmak üzere tarım,
ekolojik turizm ve balıkçılığa dayalıdır. İlçede bir Slow Food başkanlığı
olmamakla birlikte birkaç kişi Slowfood Antalya Conviviumuna üyedir. Belediyemiz
zaman zaman bu convivium ile işbirliği içinde çalışmalar yapmaktadır.

Yanlız Değilsin, Sokak Sağlıklaştırma, Kent Meydanı, peyzaj alanı düzenlemeleri
ve üretici pazarlarının kurulması vb pek çok projemiz ilçemizin Cittaslow
olmasında önemli rol oynamıştır. Kardeş şehirlerimizle zaman zaman kültürel
 hareketlilik ve peyzaj alanı yapımı vb alanlarında projeler
gerçekleştirmekteyiz.

İlçede her yıl Geleneksel Finike Festivali, Hasyurt Tarım Fuarı, Altınportakal
Yağlı Pehlivan Güreşleri, Pıngıdık Şenlikleri başta olmak üzere pekçok fuar ve
festival gerçekleştirilmektedir. Kadınlar Kulübünde ve her hafta belirli
günlerde kurulan üretici pazarlarında yöresel ürünlerin satışları yapılmaktadır.



FOÇA


İZMİR





Üreten, Koruyan ve Yaşatan Şehir: Foça “Phokaia”

Foça adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ
11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nın yerleşim yerlerinden
biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da başlamıştır. Tarihte
usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki
gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok
sayıda koloni kurmuşlardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu
önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun);
Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki); Midilli Adası’nda
Methymna (şimdiki Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -şimdiki Ve- lia- (İtalya);
Alalia (Korsika); Massalia -şimdiki Marsilya- (Fransa) bunlar- dan bazılarıdır.
Ayrıca Phokaialılar İyonya’da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak
“elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler.
Farklı tarihsel dönemlerden geçen Foça eski adıyla “Phokaia” kenti uğrak bir
ticari liman olmuş, coğrafi işaretli yerel ürünlere sahip etkileşime girdiği
birçok uygarlığa önderlik etmiştir.

Foça; Eski Foça idari merkez olmak üzere, Bağarası, Yeni Bağarası, Gerenköy,
Ilıpınar, Koca Mehmetler, Kozbeyli, Yeni Foça, Yeniköy yerleşim yerlerinden
oluşmaktadır. Yüzölçümü 227 km2, 2020 Mayıs ay sonu itibarıyla toplam nüfusu
33.000 civarıdır.

Yerel ekonominin bileşenlerinin tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan oluşur. Bu
kentte zeytincilik, arıcılık, endemik ot ve esans üretimi, küçük baş hayvan
çiftlikleri, balıkçılık son zamanlarda teşvik edilen Foça Karası üzümü ve şarabı
üretimi öne çıkarılmıştır. Aynı zamanda Slow Food kapsamında 2011 yılında hayata
geçen Yeryüzü pazarı (Eath Market) yerel gastronomi kültürünü yaşatmak ve yerel
üreticiyi desteklemek için yapılan önemli faaliyetlerden biri olmuştur. Foça
Yerel Lezzetleri (Yoğurtlu Kupez, Bakla yemekleri, Kuzu etli Şevket-i Bostan,
Adabeyi çorbası, Kakavya, Çekme Makarna, Foça Tarhanası, Foça Dondurması etc.)
Gastro Tarihsel Turlar’ın teşviki ile tekrar canlandırılmakta ve korunmaktadır.

Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik Kırmızı Listesinde
(IUCN-International Union for Conservation of Nature and Natural Resources-Red
List), nesli kritik derecede tehlikede (CR) olan Akdeniz Foku (Monachus
monachus) Foça’da yaşamakta ve yavrulamaktadır.

Eşsiz güzellikteki mavi bayrak plajlarında yüzme,kano ve yelkencilik
aktivitelerine katılınabilir. FEE-Foundation for Environmental
Education-Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı tarafından yürütülmekte olan program
kapsamında, Mavi Bayraklı 3 plaja sahiptir. Sahip olduğu turlara lokasyon olan
adalar şu şekildedir;

Bu adalar büyüklük sırasına göre;

 * Orak Adası (Fok yuvaları
 * İncir Adası
 * Fener Adası (Kaktüs Tarlası )
 * Hayırsız Ada
 * Kartdere Adası
 * Metelik Adası

Restorasyon çalışmalarından sonra geleneksel mimarisi öne çıkarılan taş evler
özellikle turistlerin fotoğraf çekmek için uğrak mekanlardan biridir. Bu evlerin
bazıları otel ve pansiyon olarak işletilmekte ve yaz aylarında ziyaretçi
kapasitesini karşılamaktadır.

Foça Belediyesi’nin Haziran 2019’da başlattığı süreç sonunda Foça ,2021 yılında
İzmir’in iki Cittaslow kentinden biri olmaya hak kazanmıştır. Bu uluslararası
platformun şart koştuğu 72 kriter çerçevesinde kendi tarihsel dokusuna saygılı,
temiz ve doğa dostu, yaşam standartları yüksek daha sağlıklı, mutlu, huzurlu ve
güvenli bir kent yaratmak temel amaçtır. Bu amaç için yerel yönetimler, merkezi
yönetim ve tüm Foça halkı el ele ve dayanışma içinde çalışmaktadır. Uluslararası
Cittaslow Birliği, bu güzel kentin değerlerini gerekli kriterlere uygun bulmuş
geliştirilmek üzere Türkiye’deki 22 Cittaslow şehrinden biri olarak kabul
etmiştir.

Eğer yaşam koşturması içerisinde nefes alabileceğiniz, şehrin sokaklarında
dolaşırken tarihi ve doğallığı içinize çekebileceğiniz alternatif bir yer
arıyorsanız, Cittaslow Foça sizin için en iyi adres olur. Hızlı yaşam telaşı
içinde, işlerine saniye saniye yetişmeye çalışan insanlar yerine tadına vararak
şehri yaşamak isteyen insanlardanız siz de bu aileye ortak olabilirsiniz.
Tüketim toplumunun kaosu içinde yerel değerlerini, kendine özgü kültürel
yapısını, üreticisini, vatandaşını, doğasını ve samimiyetini koruyan bu güzel
şehir, sizi ayak bastığınız andan itibaren özlediğiniz yuvanızda gibi
hissettirecektir. Ege bölgesinin kendine özgü samimi kültürünün öğretisi olan
insan, doğa ve tarihin uyumu bu kentte kendini gösterir. Birçok sanatçıya ilham
olan doğası, denizi, güneşi, esen meşhur poyrazı geldiğiniz anda sizi içine
çeker.



GERZE


SİNOP





Masmavi denizin, dantel gibi koyların ve uçsuz bucaksız yeşilin, dinlemeye
doyamayacağınız bir müzik oluşturduğu, Türkiye’nin en mutlu ili Sinop’ un, en
mutlu ilçesi; Gerze. Cittaslow ünvanını 2017 yılında elde eden Gerze, bu
başarısını canla başla sahip çıktığı doğasına, her biri göz nuru olan el
sanatlarına, tadı damağınızdan hiç gitmeyecek yöresel yemeklerine ve sıcacık
insanların sizi beklediği misafirperverliğine borçlu. İlçeye adımınızı attığınız
an, evlerin bahçelerindeki çiçeklerin kokusu karşılayacak sizleri. Hala tertemiz
kalabilmiş havasını solurken, kalabalık bir şehir hayatının gürültüsünü değil,
sakin bir balıkçı kasabasının dinginliğini hissedeceksiniz.

Her Cuma günü köylülerin ürünlerini Gerze halkına ve misafirlere sergilediği
Üretici Pazarında doğal olarak yetiştirilen tarım ürünlerini bulabilir, sizi
gülümsemeyle karşılayacak mekânlarımızda yöresel yiyeceklerimizin tadına
varabilir, bunun yanı sıra ahşap oyuncak, model gemi, çini ve peşkir
atölyelerimizi ziyaret edip kültürümüzün ve geçmişimizin nasıl yeniden
yaşatıldığına şahitlik edebilirsiniz. Gerze, sosyal ve kültürel gelişmişliğiyle,
herkesin şehir yaşamından kaçıp yerleşmeyi düşlediği, insanların birbirleriyle
iletişim kurabildiği, evlerin bahçelerindeki güllerin bülbüllerle sohbet ettiği
küçük ve şirin sahil kasabasıdır. Gerze hayallerinizin yaşandığı bir ilçe ve
sizi de bunun bir parçası olmaya davet ediyor.



GÖKÇEADA


ÇANAKKALE





Türkiye’nin en batı noktasında yer alan ve en büyük adası olan Çanakkale’ ye
bağlı Gökçeada, nostaljik evleri, doğal yaşamı, organik ürünleri ve alternatif
spor olanakları ile son yıllarda önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir.
2002 yılından bu yana ada içerisinde gerçekleştirilen organik tarım faaliyetleri
ile özellikle 2008 yılından bu yana gerçekleştirilen tarım turizmi uygulamaları
sayesinde misafirlerine eşsiz bir doğal ortam sunan Gökçeada, 2011 yılı Haziran
ayında almış olduğu Cittaslow unvanı ile dünyanın ilk ve tek sakin adası
olmuştur. Ege denizindeki sörf sporu için en ideal noktalardan biri olan
Gökçeada, özellikle son yıllarda çeşitli ulusal ve uluslar arası organizasyonlar
ile adından sıkça söz ettirmektedir.Bozulmamış bir doğa, her adımda tarihin en
hoş anları ve organik ürünlerle harmanlanmış, çok kültürlülüğün ahengini sonuna
kadar duyumsayacağınız bir tatil için Gökçeada eşsiz bir seçenektir. Gökçeada
özellikle İstanbul, Bursa ve İzmir gibi metropollere yakınlığı ile ilgi odağı
konumuna gelmiştir.

“Çorak topraklarda bereket” tanrısı olarak adlandırılan Imbrasos’un bolluk
diyarı olarak bilinen İmroz, bugünkü adıyla Gökçeada, Homeros’un İlyada
destanında deniz tanrısı Poseidon’un adası olarak geçer.

Gökçeada’nın iskan tarihinin ne kadar eskiye gittiğine dair kesin bilgiler
bulunmamaktadır. Adanın önceleri müstakil bir idare ile yönetilirken sonradan
MÖ.500’lerde Atina şehir devletine, bir asır sonra da Delos birliğine katıldığı
ifade edilir. Roma hakimiyeti sonrası Bizans idaresi altına girmiş, Latin
istilası sırasında da Latinler’in eline geçmiştir. Bu hakimiyetin sona erişiyle
yeniden Bizans topraklarına katılan ada, giderek Venedik ve Cenevizliler’in
dikkatini çekmeye başlamıştır. Ege ve Karadeniz’de ticari faaliyetleri artın bu
devletler, stratejik önemi bulunan adayı hakimiyetleri altına almaya
çalışmışlardır.

Ada, 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlığı İmparatorluğu
topraklarına katılmıştır. 466 yıl Osmanlı idaresinde kalan Gökçeada’da Türk ve
Rum vatandaşlar huzur içerisinde yaşamışlar. Dinlerini, örf, adet ve
geleneklerini sınırsız kullanmışlardır.Kanuni Sultan Süleyman döneminde vakıf
haline getirilen Gökçeada, Balkan Harbi sırasında İtalyanlar’ın, 1. Dünya Savaşı
sırasında İngilizlerin, kısa bir süre de Yunanistan’ın egemenliğine geçmiştir.
Lozan Antlaşması neticesinde 22 Eylül 1923’te Türkiye Cumhuriyeti topraklarına
fiilen katılmıştır. Bu tarih Gökçeada’nın kurtuluşu olarak kutlanır. 1970
yılında Bakanlar Kurulu kararı ile İmroz olan adanın ismi Gökçeada olarak
değiştirilmiştir.



GÖYNÜK


BOLU





Batı Karadeniz Bölgesinde bulunan Bolu’nun şirin ilçesi Göynük, yüksek tepeler
arasında, akarsuların geçtiği vadilerde, karşılıklı yamaçların tabanına ve
eteklerine kurulmuş tipik bir Osmanlı kasabasıdır.

1323’den sonra Osmanlı topraklarına katılan Göynük o tarihten bu yana ‘Bir
Osmanlı Kenti’ olarak anılıyor. Söz konusu dönemde konumundan dolayı Anadolu ile
İstanbul arasında bir geçiş sahası oluşturması ve ayrıca 14. yüzyılda yapılan
safran ticareti ekonomik açıdan da gelişmesine sebep olmuştur.

Tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini Osmanlı’dan günümüze dek korumayı
başaran ve “Sakin Şehir” unvanı alan Göynük’te halen geleneksel değerler aslına
uygun olarak yaşatılıyor. Göynük Anadolu’daki Türk yaşayış şeklinin hala devam
ettiği ender ilçelerden biridir. Mimari dokusu da tarihle harmanlanarak günümüze
kadar bozulmadan ulaşmıştır. En eskisi yaklaşık 700 yıllık konut, işyeri, hamam,
türbe, hazire, tarihi çınar ağaçları gibi tarihi değerlerle süslü olan Göynük’te
bu eserler halen işlevlerini sürdürmektedirler. 1987’de Kentsel SİT alanı ilan
edilen ilçe tarih, kültür, doğa, inanç ve termal turizmi ile bir marka şehir.

Doğallığı bozulmamış, yapılaşmanın bulunmadığı Sünnet ve Çubuk Gölleri heyelan
set gölleridir. Çubuk Gölü etrafında film platosu olarak yapılan yel
değirmenleri fotoğrafçıların ilgi odağı.

İstanbul’un Manevi Fatihi Akşemseddin Hazretleri’nin Türbesi, Gazi Süleyman Paşa
Caminin bahçesinde ziyaretçilerini bekliyor. Göynük’e hakim tepede Sakarya
Zaferi’ni müjdelercesine yükselen Zafer Kulesi de kentle özdeşleşen yapılardan
sadece biri. Özgün mimarisi, yöresel el sanatları ve geleneksel yemekleri ile
Göynük 21’inci yüzyılda bozulmamış, değişmemiş bir orijinaliteye sahip.

Bolu merkeze 98 km uzaklıktaki Göynük, Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Bursa gibi
metropollere yakınlığına rağmen, şehir hayatının yorucu keşmekeşine inat
sakinliği ile dikkat çekmektedir.



GÜDÜL


ANKARA





İç Anadolu Bölgesinde bulunan Başkent Ankara’nın en küçük ilçelerinden biri olan
Güdül, Ankara merkeze yaklaşık 90 km uzaklıktadır. Ankara’nın Ayaş, Beypazarı,
Kızılcahamam, Çamlıdere ilçeleri ile komşu olup Batı Karadeniz Bölgesi ile de
sınırı bulunmaktadır. Ankara’nın kuzey batısında yer alan Güdül; doğası,
mimarisi, kültürü ve tarihi ile sakinliğin ve huzurun cazibe merkezi olabilecek
şirin bir kenttir.

Birçok kent için benzer tanımlar kullanılsa da Güdül gerçekten sizi çok
şaşırtacak sürprizlere sahip. Özellike İnönü Mağaraları, Sorgun Göleti ve Kirmir
Vadisi “ben nereye geldim!” duygusu uyandırıyor.



HALFETI


ŞANLIURFA





Şanlıurfa’ ya bağlı Halfeti birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi
değerlere sahip olan küçük sakin bir ilçedir. 2000 yılında yapılan Birecik
Barajı sonucunda ilçenin 3/5 kısmı sular altında kalmıştır. 2/5’lik kısım için
yeni yerleşim yerleri oluşturulmuştur. İlçe 2000 yılından sonra saklı bir cennet
olarak anılmaya başlamıştır. Her geçen gün artan turist sayısı ile ilçede birçok
etkinlik alanları oluşmaya başlamıştır. İlçeye gelen turistleri ilk öncelikle
Fırat nehri üzerinde tekne ile Çekem Mahallesi, Beresül (Savaşan) köyü ve
Rumkale (Aziz Nerses kilisesi, Barşavma Manastırı, su sarnıçları ve su kuyuları)
turu ile tamamlanmaktadır. Bu istikamet üzerinde su altında kalan evler,
ağaçlar, camiler, mağaralar (kız mağarası), çay bahçeleri ve mağara cafeler
görülecektir. Ayrıca bu etkinlikler dışında doğa yürüyüş parkurları ve dağ
bisiklet parkurları ile eşsiz doğa içinde kanyonlar, kuşlar, endemik bitkiler
(siyahgül) ve endemik böceklerle dolu bir yolculuk yapacaksınız. İsterseniz
aileniz ve sevdikleriniz ile birlikte bu güzel doğa içinde piknik
yapabilirsiniz.

Eğer ki Halfeti’nin o eşsiz güzel yöresel yemeklerinden tatmak mı istiyorsunuz?
Sizleri Fırat nehri üzerinde bulunan yüzer restaurantlarda ağırlayalım. Yöreye
özgü birçok yemek ve tatlılar (şabut balığı kebabı, patlıcan kebabı, domatesli
kebap, haşhaş, urfa, soğanlı kebap, Çağırtlak Kebabı, dolma eziği, adana, erik
tavası, incir kebabı, mukaşşerli pilav, tarhana çorbası, sargı burma tatlısı,
sütlaç, peynir helvası, semsek vb. envai çeşit mezeler) bulunmaktadır.

İlçemize özgü ev yapımı nar ekşisi, biber, kabak, patlıcan ve bamya kurutması,
ülke çapında ünlü isot biberi, damıtma usulü ile yapılan Zahter suyu, kurutulmuş
üzüm, kayısı ve yörenin en ünlü ürünü olan fıstık Halfeti Kaymakamlığı Turizm
Satış Noktalarında satılmaktadır. Ayrıca ilçemizde açılmış olan kurslar
sonucunda elde edilen el işi göz nuru ürünler ise yine ayrı bir satış noktamızda
siz değerli misafirlerimizin için sergilenmektedir.

Bu sakin ilçemizi sakince ve yavaş yavaş gezelim. Akşam oldu fakat aktiviteler
bitmedi yine sizi yüzer restaurantlarımızda canlı yöresel müzik ve sıra
gecelerimize davet ediyorum. Tabi ki yoruldunuz sizleri ilçemizde su
kenarlarında bulunan Halfeti’nin kesme taş butik otellerde, konuk evlerinde
ağırlamak isteriz.



İZNIK


BURSA





İznik İlçesi, dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle “Açık Hava Müzesi” olan
tarihi ve antik bir şehirdir. Yaz kış demeden, adeta bereket saçan verimli
toprağı, kendine özgü iklimi ve doğal güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde
insanlığın ilgi odaklarından biri haline gelmiştir. Roma, Bizans, Selçuklu ve
Osmanlı gibi medeniyetlere başkentlik yapan İznik kendi adını verdiği İznik Gölü
kenarında kurulu turistik bir kenttir. Bağlı olduğu Bursa’ya bir saat İstanbul’a
ise bir buçuk saat uzaklıkta olup halkın temel geçim kaynağı Tarım ve Turizmdir.
İznik, kendine özgü iklimiyle, endemik türleriyle, yaz-kış demeden bereket saçan
toprağıyla, doğal güzelliğiyle, tarihi ve kültürel zenginliğiyle, her türlü
sebze ve meyvenin yetiştiği bir kent olmasıyla, adını verdiği İznik Gölüyle, su
sporlarıyla, dünyaca meşhur İznik Çinileriyle, turizm sektörü açısından son
derece önemli bir merkezdir. Günümüze kadar ayakta duran anıtsal eserleriyle
hemen herkeste hayranlık uyandırmaktadır. Osmanlının ilk Camii ve ilk Medresesi
İznik’te yer almaktadır. İznik, Hristiyan âlemi açısından da ayrı bir öneme
sahiptir. Zira 1. Konsil ve 7. Ekümenik Konsil burada yapılmış, Hristiyanlık
dinine hayat veren ve “İznik Yasaları” adıyla bilinen 20 maddelik karar İznik
Senatüs Sarayında alınmıştır. İznik Unesco Dünya Mirası Geçici Listesinde yer
almaktadır.



KEMALIYE


ERZİNCAN





Cittaslow International Başkanlık Konseyi Toplantısı 26 Mart Cumartesi günü
çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Cittaslow
Uluslararası Birliği koordinasyonuyla yürütülen Cittaslow Metropol İzmir Projesi
ile ilgili son gelişmelerin de aktarıldığı toplantıda Kemaliye Türkiye’nin 21.
Cittaslow üyesi kenti olarak ilan edildi.

Kemaliye eski adıyla Eğin; Erzincan, Elazığ, Malatya, Tunceli ve Sivas illeri
arasında yer alan ve Erzincan’a bağlı bir ilçedir. 1922 yılında Kurtuluş
savaşında ilçe halkının Kuva-yı Milliye güçlerine sağlamış olduğu katkılardan
dolayı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilçe ismi Kemaliye olarak
değiştirilmiştir.

ÇEKÜL Vakfı’nın “7 Bölge 7 Kent” projesinde yer alan, Tarihi Kentler Birliği’nin
kurucu üyesi olan Kemaliye, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
tarafından Turizm Öncelikli Yöre Belediyesi (TÖYB) olarak seçilmiştir.
Tarihi İpek Yolu güzergahında yer alan, geçmişten bugüne birçok medeniyete ev
sahipliği yapan, geleneksel mimarisiyle Anadolu’nun kültürel mirasının
örneklerini yansıtan Kemaliye ilçesi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Geçici Miras Listesi’nde de yer almaktadır.



KÖYCEĞIZ


MUĞLA





Muğla’ ya bağlı Köyceğiz adını aldığı göl kenarına kurulu, zengin doğal
güzellikler ve narenciye bahçeleri içinde, sakin ve huzurlu bir beldedir.

Köyceğiz İlçesi, Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nin birleştiği yerde, Muğla – Fethiye
Karayolu’nun 60. km.’ sinde, zengin doğal güzellikleri, Sığla Ormanları ve
narenciye bahçeleri içinde, sakin bir turistik beldedir.

Köyceğiz havzası; kuzey ve kuzeydoğusunda yüksek dağ sıraları, doğu, güney ve
batısında ise orta yükseklikte dağlar ve tepelik alanlarla çevrelenmiştir.
Köyceğiz gölü ile deniz arasındaki kesim ise dört adet küçük göl ve sayısız
kanallar ile düz ve alçak bir görünümdedir. Kıyı 5950 m. uzunluğunda bir kum
bandından oluşmaktadır. Bu bandın batı ucu Köyceğiz Gölü’nü denize bağlayan
doğal kanalla, doğu ucu ise denize dik uzanan dağlar ile sıralanmıştır.

Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nin birleştiği yerde, Marmaris ile Fethiye arasında,
Sarıgerme, İztuzu, Kaunos, Dalyan gibi birçok yeryüzü cennetinin ortasında yer
almaktadır.

Köyceğiz ilçesi; nüfusu 2019 yılı 36.926 olan, çevresi deniziyle, güzel
kumsallarıyla, muhteşem gölü, doğal güzellikleri ve tarihi zenginliğiyle bir
cennettir adeta. İlçede yerleşim binlerce yıl önce başlamış, ilk yerleşimin
izleri M.Ö. 3400 yıllarına uzanmaktadır. Bu topraklarda İskitler, Asurlular,
İyonlar, Persler, Romalılar, Menteşe oğulları ve Osmanlılar yaşamışlar.

Gölün Akdeniz’le birleştiği noktadaki Kaunos antik kenti, M.Ö 1000li yılların
doğu Akdeniz ve Ege’nin kesişim noktasındaki en önemli liman kentlerinden biri
olmuş. Bugünün Köyceğiz’i ise Osmanlılar döneminde gelişmiştir.

Köyceğiz’den 22 km. uzaklıkta Sandras Dağı eteklerinden yaklaşık 2000 metre
rakımdan, 50 litre/sn.‘lik Türk Standartlarına göre şişe suyu olabilecek
özellikte memba suyu ilçede musluklardan akmaktadır.



MUDURNU


BOLU





Bolu’ nun şirin ilçesi Mudurnu, Bitinyalılar zamanından beri var olan eski bir
kasabadır ve çeşitli medeniyetlerin ilk yerleşim yeridir. Frigyalılar,
Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklulardan sonra Osmanlı
topraklarına katılmıştır. Bir ara Tekfurlar yönetimindeyken, Bursa tekfurunun
kızı Matarnı (Moderna) adına yapılan kale kasabaya ad olmuş, çeşitli şekillerde
söylene söylene Mudurnu halini aldığı düşünülmektedir.



PERŞEMBE


ORDU





Ordu’ ya bağlı Perşembe İlçesi, doğudan Ordu Merkez, güneyden Ulubey, batıdan
Fatsa ve Kuzeyden Karadeniz ile çevrilidir. Yüz ölçümü 226 Km2 olup İlçe
toprakları engebeli bir görünümdedir. Fazla yüksek olmayan Tepeler derin ve dik
vadilerle birbirinden ayrılmıştır. Tepeler kıyıya dik bir şekilde inerek zaten
girintili çıkıntılı olan sahilde ufak koylar meydana gelmiştir. Tepelerin denize
dik olarak indiği Perşembe topraklarında iki önemli kara çıkıntısı görülür.
Bunlardan Kuzeyde uzun bir kara parçası olarak denize doğru uzanan Yason Burnu,
diğeri ise derin ve dik bir Koy’un üzerindeki Çam Burnu’dur. Bu kara parçaları
Perşembe Limanını Karayel rüzgârlarından korumaktadır. Bunun tabii bir sonucu
olarak da Perşembe tabii bir Liman halindedir. Ilıman bir iklime sahip bulunan
Perşembe İlçesi bitki örtüsü bakımından çok zengin bir bölgedir. Çıplak bir
toprak parçası dahi görmek mümkün değildir. Yeşil her tonuyla bütün zenginliğini
toprağı bir makyaj gibi süslemiştir. Çevre yolunun Perşembe’nin arkasından
geçmesi ile Karadeniz’de tek bakir kalan koy ve plajlar Perşembe’de
bulunmaktadır.



SAFRANBOLU


KARABÜK




Başkent Ankara’ya 225 km, İstanbul’a 445 km uzaklıkta bulunan Safranbolu, tarihi
zenginliği ve doğal güzellikleriyle öne çıkan Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer
alan bir ilçedir. Karabük iline bağlı olan Safranbolu,  UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde yer alan korunmuş tarihi dokusuyla dikkat çekerken, Cittaslow
değerleriyle de örtüşen sakin yaşam tarzını benimsemiş bir kenttir.



Şehir eski çağlarda Homeros’un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer
almaktadır ve bilinen tarihi MÖ 3000 yıllarına kadar gider. Bölgede Hititler,
Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar),
Romalılar (Bizans), Selçuklu Hanedanı, Çobanoğulları, Candaroğulları ve
Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır.

Safranbolu, bugüne kadar korunmuş ve günümüze kadar ulaşan tarihi evler, tümülüs
mezarlar, camiler, hanlar ve hamamlarla doludur. Dar sokakları, taş döşeli
yolları ve ahşap mimarisiyle adeta bir açık hava müzesini andırır. Safranbolu’da
gezerken, geçmişin izlerini sürerken kendinizi zaman tünelinde bir yolculukta
hissedersiniz.

Safranbolu, sadece tarihi zenginlikleriyle değil, aynı zamanda doğal
güzellikleriyle de büyüler. Tokatlı Kanyonu, Bulak Kanyonu, Sırçalı Kanyonu,
Bulak Mağarası, Dipsiz gölü ve birçok doğal güzelliğe ev sahipliği yapan
alanlarıyla ziyaretçilerine huzurlu bir ortam sunar.

Safranbolu, yöresel mutfağıyla da ünlüdür. Kendine özgü tatlar, yöresel ürünler
ve el yapımı lezzetler, şehrin gastronomi deneyimini zenginleştirir. Özellikle
Safranbolu lokumu, Safranbolu bükmesi, peruhi, höşmerim, cevizli yayım,  cevizli
çörek, etli yaprak sarma, zerde gibi yöresel tatlar, ziyaretçilere damak zevkine
hitap eden özel lezzetler sunar.

Safranbolu, Cittaslow değerlerini benimsemiş bir şehirdir. Burada yaşamak ve
şehri ziyaret etmek, sakin yaşamın ve doğal dengenin tadını çıkarmak anlamına
gelir. Sokaklarında acele etmeden, çevreye duyarlı bir şekilde dolaşırken, yerel
halkın sıcak misafirperverliğiyle karşılaşmak mümkündür. Safranbolu, sakinliği
ve dinginliğiyle ruhunuzu dinlendirecek, kendinizi yenilenmiş hissetmenizi
sağlayacak bir şehirdir.

Safranbolu’ya geldiğinizde içinden matruşka gibi çıkan tarihi ve doğal güzelliği
olan köyleriyle de sizleri bekliyor.

Safranbolu, tarih, kültür, doğa ve sakinlik arayan herkes için bir cennettir. Bu
benzersiz şehri keşfetmek, unutulmaz anılar biriktirmek için bir davetiyedir.
Siz de Safranbolu’nun büyüleyici atmosferinde kendinizi kaybetmeye hazır
mısınız?

 

UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ

13. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarında demiryolunun ortaya çıkışına kadar
Safranbolu, Doğu-Batı ana ticaret yolu üzerinde önemli bir kervan istasyonuydu.
Eski Cami, Eski Hamam ve Süleyman Paşa Medresesi 1322 yılında inşa edilmiştir.
17. yüzyılda zirveye ulaştığı dönemde Safranbolu’nun mimarisi Osmanlı
İmparatorluğu’nun büyük bölümünde kentsel gelişimi etkilemiştir.

Safranbolu Şehri, tipik binaları ve sokakları ile tipik bir Osmanlı şehri olup,
yüzyıllar boyunca kervan ticaretinde önemli bir rol oynamıştır. 11. yüzyıldaki
Türk fethinden sonra bir ticaret merkezi olarak gelişen yerleşim, 13. yüzyılda
önemli bir kervan istasyonu haline geldi. Planı, şehrin ekonomik genişlemeye
tepki olarak organik bir şekilde büyüdüğünü gösteriyor ve binaları, geleneksel
kervan yollarının ortadan kaybolmasına ve ötesine kadar gelişen sosyo-ekonomik
yapının temsilcisi.

Safranbolu üç ayrı tarihi bölgeden oluşur; şehir içi Çukur olarak bilinen pazar
alanı, Kıranköy bölgesi ve Bağlar. Çukur ilçenin aşağı kesiminde yer alır ve iki
nehrin tanımladığı üçgen şeklindedir. Merkezi, zanaatkarların evleri ve
atölyeleriyle çevrili pazar yeridir. Kent merkezinin ayrışması Anadolu kentleri
için oldukça tipiktir. Kıranköy eskiden gayrimüslim bir mahalleydi; sosyo-mimari
yapısı çağdaş Avrupa kentlerine benzerdi; esnaf ve tüccarlar dükkânlarının
üstünde yaşardı. Bu semtteki evlerin Çukur’daki ahşap evlerin aksine taştan
yapılmış olması, Osmanlı Dönemi’nde Müslüman ve gayrimüslim mahallelerinin
ayrılmasının her toplumun kendi geleneklerine göre yerleşim kurmasına nasıl
olanak sağladığını gösteriyor.

Bağlar’da yerleşim dokusu geniş bahçeler içinde yer alan tek evlerden oluşuyor.
Kentin kuzeybatı yamacında, güneye bakan bu semt, kentin sayfiye yeriydi.

Çukur ve Kıranköy sokaklarının dar ve kavisli olması, köşelerde topografik
çizgileri takip ederek daha geniş bir görüntü oluştururken, evlerin çeşitli
konsolları da ilginç sokak perspektifleri yaratılmasına katkıda bulunuyor.
Sokaklar yüzey suyunu tahliye etmek için içe doğru eğimli taş döşemeli, eski
evler yarı ahşap, ahşapların araları ise çeşitli inşaat malzemeleriyle
doldurulmuş. Sokak cephesinde pencere bulunmadığından taş duvarlar bahçe
duvarlarının uzantısını andırıyor. Birinci kattaki ana odalar genellikle gömme
dolaplar, şömineler, raflar ve banklarla kaplanmıştır. Tavanların çoğu cömertçe
oyulmuş ve boyanmıştır. Farklı amaçlara hizmet eden odalar, evin çok önemli
unsurları olan “sofa” adı verilen salonlarla birbirine bağlanmaktadır.

https://whc.unesco.org/en/list/614/



SEFERIHISAR


İZMİR





İzmir’in güneyinde yer alan Seferihisar’ın Etrüsklüler veya İyonyalılar
tarafından kurulduğuna dair iki teori var. Aka, Karya, İyon, Pers, Bizans,
Selçuk ve Osmanlı medeniyetlerinin izleri özellikle Teos ve Lebedos Antik
Kentlerinde, Myonnesos Adası’nda, medrese ve hamamlarda görülebiliyor. Mandalina
bahçeleri, zeytinlikleri, bağları, enginar tarlaları ve verimli topraklarıyla
Seferihisar’da ana geçim kaynağı tarım. 49 kilometrelik sahil şeridi, Sığacık
kalesi ve Ürkmez bölgesinde ise turizm etkili.

Seferihisar 2009 yılında küreselleşmenin kentleri aynılaştırmasına karşı çıkan
Cittaslow hareketine katılıyor. 28 ülkede 182 üyesi olan bu birliğe üye olan
kentler belirlenen kriterler çerçevesinde projeler geliştirmek ve uygulamak
zorunda. Seferihisar küreselleşmenin kentleri aynılaştırmasına ve özelliklerini
yok etmesine karşı çıkan birliğin belirlediği kriterlerleri yerine getirerek
Türkiye’nin ilk Cittaslow’u oluyor.

Belediyenin “yavaş felsefesini” benimsemesi ve gerçekleştirdiği projeler
Seferihisar’ı bu alanda örnek bir belediye haline getiriyor.

Peyzajda yöresel aromatik bitkilerin kullanılması, güneş enerjili sokak
aydınlatma elemanları, karbon salınımının hesaplanması, kompost tesisi ve güneş
enerji santrali yapımı gibi projeler Seferihisar’ın vizyoner projeleri arasında
yer alıyor. Yerel yemeklerin keşfediliyor, yerli tohumların korunuyor, organik
tarım destekleniyor, üreticinin ürünlerini aracısız satabileceği üretici
pazarları kuruluyor. Teos antik kentinde kazılar tekrar başlatılıyor, Sığacık
kalesi sokak sağlıklaştırma çalışmasıyla eski güzelliğine kavuşuyor.
Seferihisar’ın yerel özelliklerine sahip çıkması insanların bu konudaki
farkındalığını arttırıyor ve tabandan tavana yayılan sürdürülebilir bir hareket
haline geliyor. Seferihisar’daki değişim ulusal ve uluslararası platformlarda,
medyada büyük ilgi uyandırıyor.



ŞARKÖY


TEKİRDAĞ




Şarköy, kökleri tarih öncesine dayanan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış,
kültür mozaiği eşsiz bir kenttir. Antik Çağ’da Tristatis (Peristasis, Agora)
olarak adlandırılan Şarköy, Osmanlı Devleti’ne geçtikten sonra Şehirköy
olmuştur. Şehirköy de zamanla ağızdan ağza Şarköy olarak değişmiştir. Şarköy,
Neolitik (Cilalıtaş), Kalkolitik(Bronz-Bakır) devirlerine kadar uzanan
yerleşmeleri, kutsal alanları, kaleleri, mezarları, nekropol alanlarının yanı
sıra taş ve ahşap evleri, taş döşeme sokakları, köprüleri, çeşmeleri ve
kiliseleri ile tarihte yolculuk imkanı sunmaktadır. 



Şarköy, sevgi kelimesinin anlam bulduğu, anlatılırken kelimelerin yetersiz
kaldığı cennetten bir köşedir. Köklü tarihi ve benzersiz coğrafi yapısıyla
Türkiye’nin en etkileyici turizm kentlerinden biridir. Şarköy, denizle dağın
zeytinle bağın muazzam manzarası ile buluştuğu huzur dolu bir yerdir. Eşsiz
kültür-tarih mozaiği ile farklı dinleri bir arada misafir etmiş medeniyetler
beşiğidir. Keşfedilmemiş rotalarıyla, yemyeşil doğası renkli kültürü, masmavi
denizi, köklü tarihi, enfes gastronomisi ve saymakla bitiremediğimiz daha birçok
değeri ile görülmeye değer bir kenttir.

Işıl ışıl parıldayan mavi bayraklı plajlarda güneşlenmek ve Marmara’nın masmavi
sularına kulaç atmak Şarköy’de tatilin olmazsa olmazıdır. Yürüyüş ve bisiklet
rotaları, yeni yerler keşfetmeye imkan sağlarken, off-road, rüzgar sörfü, yamaç
paraşütü etkinliği adrenalin dolu maceraların kapısını aralar. Foto-safari,
sizleri yeşil doğanın sakinliği ile buluşturur. Şarköy’de gün batımının doyumsuz
seyri için en güzel yer limandır. Gece ise deniz dalgaları arasından yükselen
müzik sesleri bitimsiz sohbetlere eşlik eder. Şarköy her zevke, her kesime hitap
eden yapısıyla kendisini tercih eden misafirlerine eşsiz bir tatil deneyimi
sunar.



ŞAVŞAT


ARTVİN





Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan, bir Cittaslow kenti olan, tarihi ve doğal
güzellikleriyle adeta cennetten bir köşe. Artvin’ e bağlı Şavşat’a gelişinizde,
el değmemiş doğası karşılayacak sizi. Barındırdığı tüm güzelliklerle sakin bir
ruh haline sokacak… Şavşat’ı gezerken, tarihi dokusuyla, geleneksel mimarisi ve
el sanatlarıyla, muhteşem coğrafyasıyla, sessizliği ve samimi insanlarıyla huzur
içinde olacaksınız… Burayı ziyaret edip tanıdıktan sonra ayrılmak sizin için zor
olacak.



UZUNDERE


ERZURUM





Türkiye’nin en yüksek şelalesi olan Tortum şelalesi, yelken, rafting ve kano
gibi su sporlarının yapıldığı Tortum gölü ve çayı, Öşk Manastırı gibi değerlere
sahip olmasını yanı sıra Uzundere biyoçeşitlilik açısından da önemli bir yer.
Dünyanın en zengin biyololojik çeşitlilik bölgelerinden biri olan Kafkasya
Ekolojik Bölgesi’nin batı ucunda, Çoruh Vadisi’nde yer alan Uzundere birçok
endemik bitki, memeli, kuş ve kelebek cinsinin yuvasıdır.

 

Uzundere Denilince Akla Gelenler;

 * Türkiye’nin en yüksek şelalesi
 * Misafirperver insanları
 * Otantik yöresel sivil mimari
 * Temiz bol oksijenli havası
 * Ekolojik yaşam merkezi
 * Gençlik ve enerji veren döğmesi
 * Yirmi çeşit elmanın bulunduğu yer

Yapmadan Dönme;

 * Rafting ve trekking yapmadan
 * Tortum Şelalesi ve Tortum Gölünü görmeden
 * Yaban hayatı ve kuş gözlemciliği yapmadan
 * Bisiklet ile doğayı keşfetmeden
 * Doğada kamp yapmadan
 * Yerel ve doğal lezzetleri tatmadan
 * Tandır ekmeği yemeden
 * Cana yakın yöre insanlarıyla en az yedi kelam etmeden
 * Gençlik ve enerji veren incir döğmesi yemeden



VIZE


KIRKLARELİ





Kırklareli’ ye bağlı Vize; birisi UNESCO mirasına girmiş ve biri de girmeye
hazırlanan iki eski başkentin İstanbul ve Edirne’nin arasında yer almaktadır.
İstanbul’a 1,5 saat mesafede (138 km) henüz keşfedilmemiş bir coğrafyadır. Vize
ilçesinin merkez nüfusu: 12.317, köyleri ile birlikte toplam nüfusu ise 28.611
dir (TUIK, 2012). Tarihi kültürü ve doğasıyla bir cennet köşesi olan ilçe,
sakin, şirin ama geçmişteki ünü büyük bir ilçedir.

Vize ilçesi Bizans döneminden başlayarak önemli bir yönetim ve kültür
merkezidir. İlçe tarihine dayanacak belgeler ilk olarak Traklar’dan itibaren
başlar. Bu durumda Vize’nin tarihi M.Ö 4000 yıllarına dayanmaktadır. Mitolojik
kaynaklara göre ilk BYZİA (kaynak perisi) ismini alan ilçemiz tarihsel
dönemlerden sonra VİZE ismini almıştır. Günümüzde Kırklareli iline bağlı bir
ilçe olan VİZE oldukça zengin bir tarihi mirasa sahiptir. İlçemizin sahip olduğu
zengin tarihi dokusunu; Gazi Süleyman Paşa Camii (Küçük Ayasofya), Şerbetdar
Hasan Bey Camii, Vize Kalesi ve Surlar, Antik Tiyatro, Ferhat Bey Hamamı, Ferhat
Bey Çeşmesi, Karakoçak Tepe, Asmakayalar Mağara Manastırı oluşturmaktadır. Doğal
güzelliklerini ise; Çiftekaynaklar, Cehennem Şelaleleri, Kıyıköy, Yenesu
Mağarası oluşturmaktadır. 1883 yılında Vize’de doğan ve eserlerinde Vize’ye
geniş yer veren Dünyaca ünlü yazar Georgios VİZYENOS ‘Trakya’da bir çok kasaba
vardır. Fakat VİZE kadar güzeli yoktur.’ sözünü önemle belirtmiştir.



YALVAÇ


ISPARTA





Isparta’ ya bağlı sevimli ilçe Yalvaç, tarih öncesi çağlardan bu yana binbir
çeşit medeniyete ev sahipliği yapmış, ziyaretçilerine adeta 1 günde 5000 yılı
birden yaşatan bir kültür noktası. Anadolu’nun bir zamanlar belki de en işlek
coğrafyasına, tüm yolların, yolcuların buluştuğu bir konuma sahip Yalvaç’ı
gezmekle, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel yaşamlardan kıymetli el
işçiliklerine, tarihi kalıntılardan bu kalıntıların günümüze uzanan kültürel
etkileşimlerine zengin ve keyifli bir yolculuğa çıkmış olacaksınız.



YENIPAZAR


AYDIN





Aydın’ a bağlı Yenipazar, Ege Bölgesinde yer alan Aydın iline 40 km.uzaklıkta
bulunan bir ilçe merkezidir.180 km2 yüzölçümü ile Büyük Menderes Havzasının orta
bölümünde, kuzeye doğru ormanlarla kaplı Madran Baba dağının eteğinde yer alır.

Tarihi M.Ö. 2000’li yıllara dayanan Orthosia antik kenti civarı Yenipazar’ın ilk
yerleşim yeridir. 17. yüzyıl sonunda Cihanoğulları adında bir aşiret beyinin
etrafında toplananlar Yenipazar’ın bugünkü yerinde yeni bir yerleşim
kurmuşlardır. Yeni kurulan bu yerleşim yeri, haftada bir gün kurulan küçük çapta
bir pazar ve ticaret yeri olmuştur. Bu Pazar, çevredeki köylerde ve kasabalarda
yaşayan halk için ürünlerini satabilecekleri küçük ve yeni bir pazar yeri
olmuştur. Bu nedenle ilçemizin adı “Yenipazar” olarak kalmıştır.



YAVAŞLIĞIN DÜZEYI ANININ YOĞUNLUĞUYLA DOĞRU ORANTILIDIR; HIZIN DÜZEYI UNUTMANIN
YOĞUNLUĞUYLA DOĞRU ORANTILIDIR. YAVAŞLIK ILE ANIMSAMA, HIZ ILE UNUTMA ARASINDA
GIZLI BIR ILIŞKI VARDIR. BIR ŞEY ANIMSAMAK ISTEYEN KIMSE YÜRÜYÜŞÜNÜ YAVAŞLATIR.
BUNA KARŞILIK, AZ ÖNCE YAŞADIĞI KÖTÜ BIR OLAYI UNUTMAYA ÇALIŞAN INSAN ELINDE
OLMADAN YÜRÜYÜŞÜNÜ HIZLANDIRIR.

MILAN KUNDERA

© 2024 Cittaslow Türkiye. Tüm hakları saklıdır.

 * twitter
 * facebook
 * instagram
 * email


Close Menu
 * Ana Sayfa
 * Cittaslow
   * Üye Kentler
   * Cittaslow Hareketi
   * Türkiye Organizasyonu
   * Üyelik Süreci ve Kriterler
   * Sık Sorulan Sorular
 * Cittaslow Metropol
 * Haberler
 * İletişim

 * twitter
 * facebook
 * instagram
 * email