www.nehna.org Open in urlscan Pro
34.149.87.45  Public Scan

Submitted URL: http://www.nehna.org/post/samanda%c4%9f-%c4%b1n-ilk-kad%c4%b1n-belediye-ba%c5%9fkan-aday%c4%b1-%c3%a7a%c4%9fla-cemali...
Effective URL: https://www.nehna.org/post/samanda%C4%9F-%C4%B1n-ilk-kad%C4%B1n-belediye-ba%C5%9Fkan-aday%C4%B1-%C3%A7a%C4%9Fla-cemali...
Submission: On March 09 via api from US — Scanned from US

Form analysis 0 forms found in the DOM

Text Content

top of page
Ana İçeriğe Atla


 * Tüm Yazılar

 * Röportajlar

 * İnanç

 * Toplum

 * Tarih

 * Kültür-Sanat

 * Yazarlar

 * Biz Kimiz?

 * İletişim

 * More


Use tab to navigate through the menu items.
Search

 * Mişel Uyar
 * 
 * * 1 gün önce
   * 
   * 4 dakikada okunur




SAMANDAĞ’IN ILK KADIN BELEDIYE BAŞKAN ADAYI ÇAĞLA CEMALI: “KADINLARIN
DAYANIŞMAYI BÜYÜTECEĞINE INANIYORUM”










Çağla Cemali Samandağ’ın ilk kadın belediye başkan adayı. Cemali aynı zamanda
depremin 40. gününde Samandağ’da düzenlenen Hüznümüz İsyanımızdır eylemi ve
deprem sonrası bölge halkı için gösterdiği çabalarıyla biliniyor. Çağla
Cemali’yle yerel yönetimlerde kadının yerini, depremi ve Samandağ’ın
ihtiyaçlarını konuştuk.



 



Röportaj: Mişel Uyar



 



Biz seni deprem dayanışmalarında tanıdık. Hepimiz yaşadığımız bu felaketi en az
hasarla atlatmak için elimizden geldiği kadar çalıştık. Ancak senin Samandağ
halkı için gösterdiğin çaba ve özellikle 40. gün anmasındaki gayretin özellikle
Samandağ da belki de dayanışmanın yönünü değiştirdi. Deprem ve sonrasında
yaşanan dayanışma çalışmaları için neler söylemek istersin?



Evet, bir yılı aşkın bir süredir kurduğumuz dayanışmalarda yer aldım herkes
gibi. Çok önemli bir örnekti Anadolu halkları için. Herkes, ülkenin dört bir
yanından herkes elinde ne varsa deprem bölgelerine gönderdi ya da geldi. Bizler
de geçen sene bu günlerde kadın dayanışmalarını kurmuştuk 8 Mart vesilesiyle. O
dönem genel seçim gündemiyle deprem bölgeleri unutulmaya yüz tutmuştu. Kadınlar
burada yaşanan ve katliam boyutunda gelişen deprem sürecini hatırlatmak kaygısı
taşıyordu. Burada kalanlar için terk edilme, çaresizlik o günlerde gündemdi ve
tam o süreçte 40. günde "Hüznümüz İsyanımızdır" yürüyüşünü düzenledik. Ben
konuşmamı bitirip sahneden indiğimde birçok insan "40 gündür ağlayamamıştım
sayenizde ağladım", "Üzerimizdeki ölü toprağını attık" gibi söylemlerle bana
sarıldı. O gün de şunu anladım: Dayanışma gıda kolisi ya da su kolisi dağıtmak
değil yalnızca. Dayanışma birbirinden güç almak, toplumsal olarak yaşadığımız
travmanın altından birlikte kalkmak, acıları ortaklaştırdığımız gibi bunlarla
baş etmeyi de ortaklaştırmaktır. O günden bugüne de Samandağ Dayanışma
Evleri'nde yaptığımız her şey bunlara yönelik oldu. Kuracağımız bir yaşam var ve
bunun için mahalle mahalle herkesin çabasını, emeğini bir araya getirdiği
koordinasyonlarımız çalışmalarını yürütüyor.



 



Samandağ'daki ilk kadın belediye başkan adayısın. Yıllardır yerel yönetimlerde
kadınların olmadığı bir şehirde kadın aday olmak nedir? Yaşadığın zorluklar var
mı?



Toplumsal rollerin etkisiyle kadınların siyasi yaşamdaki görünürlüğü malesef bu
bölgede de az. Ama son süreçlerde dünyada ve Türkiye'de gelişen kadın
hareketinin Samandağ'a da yansımaları var. Deprem sürecinde de kadınlar
emeğinden gelen gücüyle koordinasyonlarda en aktif çalışma yürüten kesim oldu.
Örneğin Samandağ'da şu anda bir mahallede kadın muhtar var ve daha önce çok
sınırlı sayıda kadın muhtar adayları olmuş. Şu anda 42 mahallenin 14'ünde kadın
adaylar var. Ben de bu ilçedeki ilk kadın belediye başkan adayıyım. Burada
feodal bağların etkisinin buna sebep olduğunu düşünsem de sosyal demokrat bir
kimliği olan Samandağ'da ilk olduğuma şaşırmıştım. Bir o kadar da heyecan
verici. Seçim çalışmalarında da bunun etkisinden bahsetmek isterim. Öncelikle
kadınların gözleri parlıyor, kendilerine olan güvenleri bana güvenmelerinin
önünü açıyor. Birçok kadınla bir yıldır mahallelerde de çalışmalar yaptığım için
belediyecilik ve yönetim anlayışına da güvenleri tam. Erkeklerden duyduğum ise
bunun çok cesur bir davranış olduğu oluyor. Bunu anlayabiliyorum, alışılmışın
dışında durumlar şaşırtabiliyor ya da cesurca gelebiliyor ama kadın hareketinin
buna dair örnekleri oldukça fazla ve bana o da güç veriyor. Seçimde ise
kadınların bu sene şaşırtacağına ve bu dayanışmayı büyüteceğine inanıyorum.



 



Sence şehirde özellikle depremden sonra kadınların ve gençlerin en önemli
sorunları neler, bu sorunları aşmak neler yapılabilir?



Depremden önce de burada yaşadığımız birçok sorun depremle birlikte artarak
devam etti. En temel ihtiyaçlara dahi cevap üretilemedi. Barınma, sağlık,
eğitim, beslenme ve altyapı çalışmalarına dair hiçbir politika üretilmedi.
Birçok insan hala çadırda , konteynerlarda yaşıyor ve bu alanlarda hijyen
sorunu, çevre kirliliği, altyapı sorunu hep gündemde. Kadınlar ise dün evlerde
ortaya koydukları emeği bugün bu şartlarda üretiyorlar. Yaşam alanlarının tüm
sorunlarına rağmen organizasyonu, bu şartlarda yemek, çamaşır, bulaşık, yaşlı
bakımı, çocuk bakımını sanki bu afet sürecini yaşamamış gibi yapmaya devam
ediyorlar ve bunun bugün daha yıpratıcı bir tarafı var. Gençlerin de artan
gelecek kaygısı çok net gözlemlenebiliyor. Üniversiteyi ya da liseyi bırakıp
yutdışında çalışmak üzere şehirden giden çokça genç var. Kalanların ise eğitim
sorunları her geçen gün katlanıyor. Okullar sağlam binalarda birleştirildi, bir
kısmı da kamu binası olarak kullanılmak üzere ayrıldı. Kalabalık nüfuslu
okullar, sınıflar ve gençlerin adaptasyonunu önemsemeyen bu anlayış okullardaki
verimi düşürüyor. Yaşanan afet sürecinden sonra gençlerin rehabilitasyonu için
de herhangi bir çalışma planlanmadı, ergenlik çağıyla birleştiğinde oldukça
zorlu bir dönem olduğunu söyleyebilirim gençler için. Bu faktörlere bağlı madde
kullanımı artıyor ve sosyalleşme alanları olmadığından gençlerin sosyalleşeceği
alanlar daralıyor. Bunların aşılmasının bir yolu da kadınların, gençlerin kendi
sorunları etrafında bir araya gelmesi ve taleplerini dile getirmesi. Bir afet
yaşandığını ve burada hala insanların bir yaşam kurmak için mücadele ettiğini
unutmayan diğer şehirlerde bunun dile getirmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerel
yönetimlerin de bunun bir parçası olarak bütçeyi en insani ihtiyaçların
karşılanması, kadınlar ve gençler için planlaması gerekiyor.



 



Samandağ bir çok farklı topluluğa ev sahipliği yapıyor. Aleviler, Sünniler, Rum
Ortodokslar, Ermeniler... Bu topluluklar Samandağ'da beraber yaşıyorlar. Bu
yaşamı nasıl tarif edersin?



Aslında Anadolu topraklarının bütünü için bu söylediğiniz geçerli. Anadolu bir
halklar mozaiği. Yaşadığımız coğrafya da öyle bir yer. Anadolu’daki hakim
siyasal anlayış halklar adına bu mozaiği bir hapishaneye dönüştürmüştür. Halklar
birbirine kırdırılmıştır. Bizim topraklarımızda, bu tarihten payına düşeni
yaşamıştır. Ermenilerin izleri hala her yerde var. Bu tarihle halklarımızı
buluşturmamız bundan sonraki süreçte ortaya koyacağımız birlikte yaşam pratiği
için önemli bir yerde duruyor. 



 



Bununla birlikte Samandağ'da herkes inancını, kültürünü, dilini kendi
imkanlarıyla yaşatıyor. Herkes birbirine bu alanı tanıyor bu önemli. Bizler,
Samandağ'da yaşayan halklar olarak yine de düşmanlaştırmaya karşı birlikte
yaşamı var edebiliyoruz. Buna mecburuz çünkü; hakim siyasal anlayış hepimizi
karşısına alıyor. Deprem süreci bunun en büyük örneği. Afeti katliama dönüştüren
anlayışa karşı birbirimizin yarasını sardıkça halklar olarak daha fazla yan yana
geldik, birlikte yaşam kültürünü daha fazla oluşturduk. Bu birliktelik
oluşturulan dayanışmalarda ortaya çıktı. Birbirimizin varlığı hepimiz için çok
daha önemli bir hale geldi.



 



Samandağ'da yaşayan azınlıkların günden güne sayıları azalıyor, sürekli göç
ediyor. Toprakları imar planlarıyla parçalanıyor, ekonomik alanda zorlanıyorlar.
Bu konuda neler yapılabilir? Samandağ'da yaşayan bu azınlıkların kültürlerini
yaşatmaları ve geliştirmeleri için neler yapılabilir?



Depremden sonra yaşam koşullarının ağırlaşması, işsizliğin artması göçlerin
önünü açtı. Burada yaşayan bütün halkların tarihini, kültürünü, dilini yaşatması
toplumsal mücadele, toplumsal dayanışma açısından oldukça önemli. Halklar bu
parçalanmaya karşı birlikte mücadeleyi oluşturmak zorundalar. Yerel yönetimler
bu birlikteliğin sağlanması adına rol almalıdır. Göçün ortaya çıkmasının altında
yatan nedenlere yönelik yerel yönetimler çalışmalar organize etmelidir. Ekonomi
politikaları bu gerçeklik göz önünde tutularak planlanmalıdır. Hakim siyasal
anlayışın kırılabilmesi adına deprem sürecinde ortaya koyduğumuz dayanışmanın,
örgütlülüğün devam etmesi gerekir. Karşımızda şekillenen bu anlayışa karşı
halkların kültürünü, tarihini, dilini, inancını üretebileceğimiz mekanlar
oluşturmak zorundayız. Bu üretimler bizleri bir arada tutacak olan yapıyı ortaya
çıkarmalıdır. Burada renkli bir coğrafyadayız, halkların dayanışmasını
geliştirdiğimizde tarihlerini yaşattığımızda Anadolu coğrafyasında birçok halkın
bu alanda çalışmalarının da önünü açacağını düşünüyorum.











 * editörün seçimi

 * Röportajlar

66 görüntüleme



SON YAZILAR

Hepsini Gör

Yeni Başlayanlar için “Kentsel Dönüşüm Yasası”: Deprem Riski mi, İmar Rantı mı?

1.509

“Antakya’nın yeniden inşaya değil, onarılmaya ve iyileşmeye ihtiyacı var”

548

‘İşgal bitmeden Filistinlilerin kültürel kimliğine yönelik sadece küçük adımlar
atabiliriz’

358


Bu platformun kendine ait resmi bir görüşü yoktur. Bu oluşum içerisinde yer alan
tüm yazılar yazarların şahsi görüşüdür.  Okuduğunuz bu yazının yayın hakları
nehna.org’a aittir, ilkelerimiz gereğince sitemizdeki yazıların paylaşılmasında
bir sakınca görmüyoruz. Ancak paylaşım yapılırken evrensel basın ilkelerine
riayet edilmesi, yazının ilk olarak nehna.org sitesinde yayınlandığına ilişkin
ibare bulunması ve yazarın isminin anılması hususlarına dikkat edilmesini
önemsiyoruz.

 * 
 * 
 * 

nehna

info@nehna.com

© 2023 nehna

bottom of page